AY :
Dünya'dan görüldüğü hali ile Ay, Yörüngesel Özellikleri
Yarı büyük eksen 384.399 km (0,00257 AU)
Enberi 363.104 km (0,0024 AU)
Enöte 405.696 km (0,0027 AU)
Dışmerkezlik 0,0549
Dolanma Süresi 27,321582 gün (27 gün 7 saat 43.1 dakika)
Kavuşum Süresi 29,530588 gün (29 gün 12 saat 44.0 dakika)
Ortalama Yörünge Hızı 1,022 km/s En Yüksek Yörünge Hızı 1,082 km/s
En Düşük Yörünge Hızı 0,968 km/s
Yörünge Eğikliği 18,29° - 28,58°
Yer Ekvatoru'na 5,145° Tutulum Düzlemine
Uydusu Olduğu Cisim: Yer
Fiziksel Özellikleri
------------------------------
Ortalama Çap
Ortalama Yarıçap 3.474,13 km (0,273 x Yer) 1.737,06 km (0,273 x
Yer)
Ekvatoral Çap
Ekvatoral Yarıçap 3.476,28 km (0,273 x Yer) 1.738,14 km(0,273 x
Yer)
Kutuplar Arası Çap
Kutuplar Arası Yarıçap 3.471,94 km (0,273 x Yer)1.735,97 km (0,273
x Yer)
Basıklık 0,00125
Yüzey Alanı 3,793×107 km² (0,074 x Dünya)
Hacim 2,1958×1010 km³ (0,020 x Dünya)
Kütle 7,3477×1022 kg (0,0123 x Dünya)
Ortalama Yoğunluk 3.346,4 kg/m3
Ekvatorda Yerçekimi 1,622 m/s2 (0,1654 g)
Ekvatorda Kurtulma Hızı 2,38 km/s
Eksen Eğikliği 6,688°
Albedo 0,12
Kadir -2.5 to -12.9 -12.74 (ortalama dolunay)
Yüzey Sıcaklığı
en düşük 40 K
ortalama 250 K
en yüksek 396 K
Gövdesel Silikat Alaşımı (tahmini ağ.%)
SiO2 44,4 %
Al2O3 6,14 %
FeO 10,9 %
MgO 32,7 %
CaO 4,6 %
Na2O 0,092 %
K2O 0,01 %
Cr2O3 0,61 %
MnO 0,15 %
TiO2 0,31 %
Atmosfer Özellikleri
Atmosfer Yoğunluğu 107 partikül cm-3 (day)
105 partikül cm-3 (night)
Ay, Dünya'nın tek doğal uydusudur. Güneş Sistemi içinde beşinci
büyük doğal uydudur. Dünya ile Ay arasında ortalama merkezden merkeze uzaklık
384.403 km, yani Dünya'nın çapının yaklaşık otuz katı kadardır. Ay'ın çapı
3.474 km'dir,bu da Dünya çapının dörtte birinden biraz fazladır. Dolayısıyla
Ay'ın hacmi Dünya'nın hacminin %2'sidir. Kütlesi Dünya kütlesinden 81,3 kat
daha düşüktür. Yüzeyinde kütleçekim etkisi yerçekiminin yaklaşık %17'sidir. Ay,
Dünya'nın yörüngesinde bir turunu 27,7 günde tamamlar. Dünya, Ay ve Güneş
geometrisinde görülen periyodik değişimler sonucunda her 29,5 günde tekrar eden
Ay'ın evreleri oluşur.
Ay, insanların üzerine iniş yaparak yürüdükleri tek gökcismidir. Yerçekiminden
kurtulup uzaya çıkan ve Ay'ın yakınından geçen ilk yapay nesne Sovyetler
Birliği'nin Luna 1 uydusudur. Ay yüzeyine çarpan ilk insan yapısı nesne Luna 2
uydusudur. Normalde görünmeyen Ay'ın öteki yüzünün ilk fotoğraflarını ise Luna
3 uydusu çekmiştir. Bu üç uydu da 1959 yılında uzaya fırlatılmıştır. Ay
yüzeyine ilk yumuşak iniş yapabilen uzay aracı Luna 9, ve Ay yörüngesine giren
ilk insansız uzay aracı da Luna 10'dur. Bu iki uydu da 1966'da uzaya
fırlatılmıştır. ABD'nin Apollo programı 1969 ve 1972 yılları arasında 6
başarılı inişle, günümüze kadar insanlı görevleri başaran tek uzay programıdır.
Ay'ın doğrudan insanlar tarafından incelenmesine Apollo programının bitişiyle
son verilmiştir.
Ay yüzeyi Ay'ın iki yüzü Ay, Dünya'nın yörüngesinde eşzamanlı
olarak dönmektedir, yani her zaman aynı yüzü Dünya'ya dönüktür. Ay'ın
oluşumunun başlarında dönüşü yavaşladı ve Dünya'nın kütlesi nedeniyle oluşan
gelgit deformasyonlarına bağlı sürtünme etkilerinin sonucu olarak günümüzdeki
konumunda kitlendi.
Çok uzun zaman önceleri Ay daha hızlı dönerken, gelgit tümseği
Dünya-Ay hattının önünde dönüyordu çünkü gelgit tümsekleri yeteri kadar hızlı
olarak Dünya ile aynı hatta gelemiyordu. Bu hattın dışına çıkan tümsek
nedeniyle oluşan tork Ay'ın dönüşünü yavaşlattı. Ay'ın dönüşü yörünge hızına
denk gelecek kadar yavaşladığında gelgit tümseği Dünya'nın tam karşısına geldi
ve bu nedenle tork ortadan kayboldu. İşte bu nedenden ötürü Ay, Dünya
yörüngesinde döndüğü hızla kendi çevresinde de döner ve Dünya'dan her zaman
Ay'ın aynı yüzü görünür.
Ay'ın göründüğü açının küçük değişimleri (Ay sallantısı) nedeniyle
Ay yüzeyinin %59'u görünür.
Ay'ın görünen yüzü Ay'ın
diğer yüzü
Ay'ın Dünya'ya karşı olan yüzünen Ay'ın görünen yüzü, diğer
tarafına da Ay'ın öteki yüzü denir. Öteki yüz Ay'ın karanlık yüzü ile
karıştırılmamalıdır. Ay'ın karanlık yüzü herhangi bir anda Güneş tarafından
aydınlatılmayan yarıküresidir. Ayda bir kere bu yüz yeniay safhasına Ay'ın
görünen yüzü olur. Ay'ın öteki yüzü ilk olarak 1959'da Sovyet uzay sondası Luna
3 tarafından fotoğraflandı. Ay'ın öteki yüzünün ayırtedici özelliklerinden biri
ay denizi (Latince: (mare, çoğulu maria) adı verilen düzlüklerin hemen hemen
hiç olmamasıdır.
Ay sallantısı Ay denizleri Çıplak gözle rahatlıkla görünebilen Ay
yüzeyinde bulunan karanlık ay düzlüklerine ay denizi denir. Çünkü antik dönem
gökbilimcileri bunların suyla dolu olduklarını zannediyordu. Günümüzde bunların
katılaşmış bazalt olduğu bilinmektedir. Bazaltı oluşturan lav, ay yüzüne
göktaşları ve kuyrukluyıldızların çarpması sonucu oluşan krater düzlüklerini
doldurmuş ve katılaşarak bu bazaltı oluşturmuştur (Oceanus Procellarum krater
düzlüğü değildir ve bu kurala önemli bir istisna oluşturur.) Ay denizleri hemen
hemen yalnızca Ay'ın görünen yüzünde bulunur. Ay'ın öteki yüzünün yalnızca
%2'sinde birkaç dağılmış küçük düzlük bulunur. Ayın görünen yüzündeyse bu oran
%31'dir. Bu farklılığın en akla yatkın açıklaması, Lunar Prospector uzay
sondasının gamma ışını spektrometresi ile elde edilen jeokimyasal haritalarda
gösterildiği üzere Ay'ın görünen yüzünde ısı üreten elementlerin daha yüksek
konsantrasyonda bulunmasıdır. Kalkan tipi yanardağlar ve kubbemsidağlar görünen
yüz üzerindeki Ay denizlerinde rastlanan özelliklerdir.
Ay dağları Ay yüzeyinde görünen açık renkli bölgelere ay dağları
(Latince: terrae (çoğul), terra (tekil)) denir çünkü ay denizlerinden daha
yüksektirler. Ay'ın görünen yüzünde, içleri bazalt ile dolu olan kraterlerin
çevresinde birçok dağ sırasına rastlanır. Bunların kraterlerin çevrelerinde oluşan
yükseltilerin kalıntıları olduğu düşünülmektedir. Dünya'da karşılaşılan
oluşumun aksine, başlıca ay dağlarının hiçbirinin tektonik etkinlikler sonucu
oluşmadığına inanılmaktadır.
1994 yılında gerçekleştirilen Clementine görevinden alınan
görsellerde Ay'ın kuzey kutbunda bulunan 73 km genişliğindeki Peary kraterinin
çevresindeki dört dağlık bölgenin tüm ay günü boyunca günışığı aldığı
görülmüştür. Günışığının sürekli aydınlatığı bu bölgeler, Ay'ın tutulum
düzlemine olan oldukça küçük eksenel eğikliği nedeniyle mümkündür. Güney
kutbunda benzer bölgelere rastlanmamıştır, ancak Shackleton krateri ay gününün
%80'i boyunca günışığı altındadır. Ay'ın küçük eksenel eğikliğinin bir başka
sonucu da kutup bölgesinde kraterlerin dibinde sürekli gölgede kalan bölgeler
olmasıdır.
Kraterler
Ay'ın öteki yüzünde Daedalus krateri.Ay'ın yüzeyinde
gökcisimlerinin çarpması sonucu oluşan bir çok krater bulunur. Çapı 1 km.'den
büyük yaklaşık yarım milyon krater Ay yüzeyine göktaşlarının ve
kuyrukluyıldızların çarpması sonucu oluşmuştur. Kraterler hemen hemen sabit bir
oranla oluştuğu için birim alanda bulunan krater sayısı yüzeyin yaşını tahmin
etmek için kullanılabilir. Atmosferin, hava olaylarının ve yakın geçmişte
jeolojik etkinliklerin olmaması sayesinde bu kraterler, Dünya'dakilerin aksine
oldukça iyi korunmuştur.
Ay yüzeyinin ve Güneş Sistemi'nin bilinen en büyük krateri Güney
Kutbu - Aitken düzlüğüdür. Bu çarpma havzası Ay'ın öteki yüzünde Güney Kutbu
ile ekvator arasında yer alır; 2240 km. çapında ve 13 km. derinliğindedir.
Ay'ın görünen yüzünde başlıca kraterler Mare Imbrium, Mare Serenitatis, Mare
Crisium, ve Mare Nectaris'tir.
Regolit Aykabuğunun üzerinde regolit adı verilen taş ve tozdan
oluşan bir tabaka bulunur. Yüzeye çarpan gökcisimleri nedeniyle oluşan regolit
eski yüzeylerde yeni yüzeylere nazaran daha kalındır. Özel olarak regolitin
kalınlığının denizlerde 3-5 metre, daha eski yayla bölgelerinde ise 10-20 metre
arasında değiştiği tahmin edilmektedir. Çok ince toz hâlinde bulunan regolit
tabakasının altında onlarca kilometre kalınlığında oldukça parçalanmış
kayalardan oluşan megaregolit tabakası bulunur.
Su Varlığı
Ay yüzeyine sürekli çarpan göktaşları ve kuyrukluyıldızlar
nedeniyle küçük miktarlarda su büyük olasılıkla yüzeye eklenmiştir. Bu durumda
günışığı suyu elementlerine yani hidrojen ve oksijen ayıracak, bunlar da Ay'ın
zayıf kütleçekimi nedeniyle zamanla yüzeyden kaçacaktır. Ancak Ay'ın dönme
ekseninin tutulum düzlemine yalnızca 1.5° gibi çok küçük bir eğiklik yapması
nedeniyle kutuplar yakınında bulunan bazı derin kraterler hiçbir zaman doğrudan
günışığı almadığından ve sürekli gölgede kaldığından buraya düşen su
molekülleri uzun zaman süreleri boyunca kararlılığını koruyacak.
Clementine görevi güney kutbunda gölgede kalmış böyle kraterleri
haritalandırdı, ve bilgisayar simülasyonları yaklaşık 14.000 km² kadar bir
bölgenin sürekli gölgede kaldığını göstermektedir. Clementine görevinin
bistatik radar deneyi küçük donmuş su ceplerine işaret eder ve Lunar Prospector
görevinden gelen bilgiler kutup bölgeleri yakınlarında regolitin üst
bölümlerinde aşırı derecede yüksek hidrojen konsantrasyonlarını gösterir.
Toplam su buzu miktarının bir kilometre küp olduğu tahmin edilmektedir.
Su buzu kazılarak toplanabilir ve nükleer jeneratörler ya da güneş
panelleriyle donatılmış elektrik santralleri tarafından hidrojen ve oksijene
ayrılabilir. Ay üzerinde kullanılabilecek miktarda su bulunması, Ay'ı
yaşanılabilir kılmak için önemlidir çünkü Dünya'dan su taşımak mümkün
olamayacak kadar pahalı olacaktır. Ancak son zamanlarda Arecibo gezegen radarı
ile yapılan gözlemler, Clementine radarının su buzu bulunduğuna dair işaret
ettiği bilgilerin aslında görece yeni kraterlerin oluşumunda fırlayan kayaların
sonucu olabileceğini göstermiştir. Ay üzerinde ne kadar su bulunduğu sorusunun
cevabı henüz bilinmemektedir.
Fiziksel özellikleri İç yapı
Ay'ın topoğrafyası.
Ay yüzeyinde radyal kütle çekimsel anomali.
Lunar Prospector 'ün elektron reflektometre deneyinden elde edilen
Ay'ın yüzeyinde toplam manyetik alan kuvveti.Ay, kabuk, manto ve çekirdek gibi
jeokimyasal olarak ayrımlanabilen katmanlardan oluşur. Bu yapının yaklaşık 4,5
milyar yıl önce, Ay'ın oluşumundan hemen sonra magma okyanusunun kademeli
olarak kristalleşmesiyle meydana geldiğine inanılmaktadır. Ay'ın dış yüzeyini
eritmek için gerekli olan enerjinin Dünya ve Ay sistemini oluşturduğu öne
sürülen dev çarpma ile elde edildiği düşünülmektedir. Bu magma okyanusunun
kristalleşmesi sonucu mafik manto ve plajiyoklâz zengini kabuk ortaya çıkmış
olabilir.
Yörüngeden yapılan jeokimyasal haritalama aykabuğunun magma
okyanusu varsayımı ile uyumlu bir şekilde oldukça anortositik bir yapıda
olduğunu gösterir. Aykabuğu başlıca oksijen, silikon, magnezyum, demir,
kalsiyum, ve aluminyum elementlerinden oluşmuştur. Jeofiziksel tekniklere
dayanılarak aykabuğunun kalınlığının ortalama 50 km. civarında olduğu tahmin
edilmektedir.
Ay'ın mantosunda oluşan kısmi erime ay denizlerinde bulunan
bazaltların yüzeye püskürmesine neden oldu. Bu bazaltların analizi mantonun
olivin, ortopiroksen ve klinopiroksen minerallerinden oluştuğunu ve ay
mantosunun dünya mantosundan demir açısından daha zengin olduğunu gösterir.
Bazı ay bazaltlarında ilmenit minerali içinde karşılaşılan yüksek oranda titanyum
içeriği mantonun bileşiminin oldukça yüksek oranda heterojen olduğunu gösterir.
Ay yüzeyinden yaklaşık 1.000 km derinde, mantoda ay sarsıntıları olduğu
bulunmuştur. Aylık periyotlarla oluşan bu sarsıntılar Ay'ın Dünya çevresinde
dış merkezli yörüngede dönmesi nedeniyle oluşan gelgit streslerine
bağlanmıştır.
Ay 3.346,4 kg/m³'lik ortalama yoğunluğuyla, Güneş Sistemi'nin
İo'dan sonra ikinci yoğun doğal uydusudur. Ancak bazı kanıtlar Ay çekirdeğinin
yaklaşık 350 km.'lik yarıçapıyla oldukça küçük olduğuna işaret eder. Bu
büyüklük Ay'ın yalnızca %20'sine denk gelir, halbuki birçok gökcisminde
çekirdeğin oranı %50 civarındadır. Ay çekirdeğinin bileşimi tam olarak
saptanamamıştır, ama az bir miktarda kükürt ve nikel alaşımlı metalik demirden
oluştuğu sanılmaktadır. Ay'ın zamanla değişkenlik gösteren dönüşünün analizi
çekirdeğin en azından kısmen erimiş olduğunu gösterir.
Topoğrafya Ay'ın topoğrafyası özellikle yakın zamanda yapılan
Clementine görevinin sağladığı, lazer altimetri ve stereo görüntü analizi
yöntemleriyle elde edilen data sayesinde ölçülmüştür. En çok görünen topografik
özellik öteki yüzde bulunan ve Ay'ın en alçak noktalarını barındıran Güney
Kutbu - Aitken düzlüğüdür. En yüksek noktalar bu düzlüğün hemen kuzeydoğusunda
bulunur. Buranın Güney Kutbu - Aitken düzlüğünün oluşumuna neden olan gökcismi
çarpması sonucunda yer değiştirmiş kalın katmanlar nedeniyle oluştuğu
önerilmiştir. Diğer büyük kraterler Mare Imbrium, Mare Serenitatis, Mare
Crisium, Mare Smythii, ve Mare Orientale 'de de oldukça alçak noktalar ve
çevrelerinde yüksek noktalar bulunur. Ay şeklinin dikkat çekici bir noktası da
ortalama yüksekliklerin öteki yüzde, görünen yüze göre 1,9 km daha yüksek
olmasıdır.
Kütleçekim alanı Ay'ın kütleçekim alanı, yörüngedeki uzay
araçlarının yaydığı radyo dalgalarının izlenmesi sonucu belirlenmiştir.
Kullanılan prensip Doppler Etkisi'ne bağlıdır. Uzay aracının bakış açısı
yönündeki ivmesi radyo dalgalarının yönünü azar azar değiştirerek ve uzay
aracından Dünya üzerindeki sabit bir noktaya olan uzaklığı kullanarak
belirlenir. Ancak Ay'ın eşzamanlı dönmesi nedeniyle, uzay aracı öte taraftayken
izlenemediğinden ötürü, öteki tarafın kütleçekimi alanı çok iyi
belirlenememiştir.
Ay'ın kütleçekim alanının en önemli özelliklerinden birisi dev
krater düzlükleri ile bağlantılı olan geniş pozitif kütleçekimsel anomalilerin
varlığıdır. Bu anomaliler uzay araçlarının yörüngesini önemli ölçüde etkiler bu
nedenle insanlı ya da insansız uçuşların planlanmasında Ay'ın doğru
kütleçekimsel modeli gereklidir. Kütleçekimsel yoğunluğun olduğu bölgelerin
nedeni kısmen, krater düzlüklerini dolduran yoğun bazaltı oluşturan lava
akışının varlığına bağlıdır. Ancak bu lava akışları tek başına kütleçekimsel
izin tamamını açıklayamaz, aykabuğu ile manto arasındaki etkileşime de gerek
vardır. Lunar Prospector 'un kütleçekimsel modellemeleri bazaltik volkanların
etkisi nedeniyle oluşmadığı sanılan bazı kütleçekimsel yoğunlukların varlığını
gösterir. Oceanus Procellarumda devasa volkan kaynaklı bazaltlar bulunmasına
rağmen kütleçekimsel anomali gözlemlenmemektedir.
Manyetik alanı
Ay'ın dış manyetik alanı bir ile yüz nanotesla arasındadır yani
30-60 mikrotesla büyüklüğündeki Dünya'nın manyetik alanından yüz kat daha
küçüktür. Diğer önemli farklılıklar çekirdeğindeki jeodinamo tarafından üretilmiş
bir dipolar manyetik alnı yoktur ve varolan manyetik alanların kaynağı tamamen
aykabuğudur. Bir varsayıma göre aykabuğundaki manyetikleşmelerin Ay daha
gençken ve çekirdeğinde bir jeodinamo bulunurken oluştuğudur. Ancak ay
çekirdeğinin küçüklüğü bu varsayımın doğruluğu karşısında bir engel
oluşturmaktadır. Alternatif varsayımlar arasında, Ay gibi havası olmayan
gökcisimlerinde süreksiz manyetik alanlar büyük gök cisimlerinin çarpması
bulunur. Bu varsayımı destekleyecek şekilde en geniş aykabuğu manyetikleşmelerinin
dev kraterlerin tam karşısında Ay yüzeyinde gerçekleştiğinin farkına
varılmasıdır. Böyle bir fenomenin çarpışma sonucu oluşan plazma bulutunun
ortamda bir manyetik alan bulunurken serbest olarak yayılmasından
kaynaklanabileceği önerilmiştir.
Ay'ın Atmosferi
Ay'ın atmosferi öyle incedir ki yok bile sayılabilir. Toplam
atmosferik kütlesi 104 kg.'dır. Atmosferinin kaynaklarından biri aykabuğunda ve
mantoda oluşan radyoaktivite sonucu ortaya çıkan radon gibi gazların
salınımıdır. Diğer önemli bir kaynak ise mikrogöktaşları, güneş rüzgârı
iyonları, elektronlar ve günışığının bombardımanı sonucu oluşan püskürtüm
süreciyle gerçekleşir. Püskürtüm yoluyla salınan gazlar ya tekrar regolit
içinde hapsolur, ya da güneş radyasyon basıncı veya iyonize olmuşlarsa güneş
rüzgârının manyetik alanı nedeniyle uzaya kaçar. Dünya üzerinden yapılan
spektroskopik yöntemlerle sodyum (Na) ve potasyum (K) gibi elementlerin varlığı
tespit edilmiştir. Radon–222 (222Rn) ve Polonyum-210 (210Po) gibi elementler
ise Lunar Prospector 'un alfa parçacık spektrometresi ile tespit edilmiştir.
Argon–40 (40Ar), helyum-4 (4He), oksijen (O2) ve/veya metan (CH4), nitrojen
(N2) ve/veya karbon monoksit (CO), ve karbon dioksit (CO2) Apollo astronotları
tarafından yerleştirilen detektörler tarafından tespit edilmiştir.
Yüzey sıcaklığı
Ay günü boyunca yüzey sıcaklığı ortalama 107 °C, ay gecesi boyunca
da ortalama -153 °C civarındadır.
Kökeni ve jeolojik evrimi Oluşumu
Ay'ın oluşumunu açıklayan çeşitli varsayımlar önerilmiştir. Ay'ın Güneş
Sistemi'nin oluşumundan 30-50 milyon yıl sonra, günümüzden 4,527 ± 0.010 milyar
yıl önce oluştuğuna inanılmaktadır.
Bölünme kuramı - Ay'ın oluşumu hakkında ilk düşünceler Ay'ın
merkezkaç kuvvetler nedeniyle yerkabuğundan koparak ayrıldığı ve gerisinde
Büyük Okyanus çukurunu bıraktığını önermiştir. Bu bölünme kavramı Dünya'nın
başlangıç dönüsünün çok büyük olmasını gerektirir. Ayrıca bu bölünme sonucu
oluşan yörünge Dünya'nın ekvator düzlemini izlemek durumunda olacaktı ama böyle
değildir.
Yakalama kuramı - Diğerleri Ay'ın başka bir yerde oluştuğunu ve
Dünya'nın yörüngesine yakalanarak girdiğini düşünmüşlerdir. Ancak bu
yakalamanın gerçekleşebilmesi için gerekli olan koşulların, örneğin enerjiyi
sönümleyebilmek için Dünya'nın geniş bir atmosferinin olması gibi, oluşması
mümkün değildi.
Birlikte oluşum kuramı - Birlikte oluşum varsayımı Dünya ile Ay'ın
gezegen öncesi buluttan aynı zamanda ve yerde birlikte oluştuklarını önerir. Bu
varsayımı göre Ay, Dünya'nın oluştuğu maddelerin çevresindeki maddelerden
oluştuğu düşünülür. Bazıları bu varsayımın Ay üzerinde metalik demirin azlığını
açıklayamadığı için doğru olmadığını belirtmiştir.
Bu varsayımların önemli bir açığı Dünya ve Ay sisteminin yüksek
açısal momentumunu kolayca açıklayamamalarıdır.
Dev çarpma kuramı - Günümüzde, Dünya ve Ay sisteminin oluşumunu
dev çarpma kuramının açıkladığı bilim çevrelerince geniş kabul görmüştür. Bu
varsayıma göre Dünya'nın oluşumundan önce, Mars büyüklüğünde bir gökcisminin
çarparak Dünya yörüngesine Ay'ı oluşturacak kadar yeterli miktarda madde saçmış
olmasıdır. Gezegenlerin, küçük ya da büyük parçaların birikmesi sonucu
oluştuğuna inanıldığı için bunun gibi dev çarpma olaylarının bir çok gezegeni
etkilediğine inanılmaktadır. Bu çarpmayı simüle eden bilgisayar modelleri hem
Dünya ve Ay sisteminin yüksek açısal momentumu ve ay çekirdeğinin küçüklüğünü
açıklayabilmektedir. Bu kuram ile ilgili cevabı bulunmamış sorular arasında
Dünya öncesi kütle ile buna çarpan gökcisminin göreceli boyutları ile bunlardan
çıkan maddenin ne kadarının Ay'ı oluşturduğudur.
Ay magma okyanusu Hem dev
çarpma olayı sırasında hem de bunu izleyen Dünya'nın yörüngesinde maddenin
birikmesinde çok büyük miktarlarda enerji salındığı için Ay'ın önemli bir
kısmının başlangıçta erimiş olduğu düşüncesi yaygındır. Ay'ın o sırada erimiş
dış yüzeyine ay magma okyanusu adı verilir ve derinliğinin 500 km ile Ay'ın
yarıçapı arasında değiştiği tahmin edilmektedir.
Magma okyanusu soğudukça kısmen kristalleşti ve katmanlara
ayrılarak jeokimyasal olarak ayrı olan aykabuğu ve manto oluştu. Manto olivin,
klinopiroksen ve ortopiroksen minerallerinin çökelmesi sonucu meydana geldiği
düşünülmektedir. Magma okyanusunun dörtte üçünün kristalleşmesi tamamlandıktan
sonra düşük yoğunluğu nedeniyle anortit minerali çökelmiş ve yüzeye çıkıp
aykabuğunu oluşturmuştur.
Magma okyanusunun kristalleşen son sıvı bölümü aykabuğu ile manto
arasında sıkışmıştır ve ısı üreten, birbiriyle uyumsuz elementleri kapsar. Bu
jeokimyasal bileşiğe potasyum (K), soy toprak elementleri (İngilizce: rare
earth elements - REE) ve fosfor (P) simgelerinden oluşan kısaltma KREEP adı
verilir ve görünen yüzde Oceanus Procellarum ile Mare Imbrium'un çoğunu
kapsayan küçük jeolojik bölgede toplanmış gözükmektedir.
Jeolojik evrimi Ay'ın magma
okyanusu sonrası jeolojik evrimi gökcisimlerinin çarpması ile oluşmuştur. Ay'ın
jeolojik dönemleri Nectaris, Imbrium, Orientale gibi büyük kraterlerin
oluşumuna neden olan çarpma olaylarına göre ayrılmıştır. Çarpma sonucu oluşan
bu yapılar yukarı fırlayan maddenin oluşturduğu çoklu halkaları ile
gözlemlenir. Bu halkaların çapı genellikle yüzlerce kilometreden binlerce
kilometreye kadar uzanır. Her çoklu halka düzlüğünde bölgesel stratigrafik
ufuğu oluşturan püskürtü katmanları ile bağlantılıdır. Yalnızca birkaç çoklu
halka düzlüğü kesin olarak tarihlendirildiyse de stratigrafik katmanlar
sayesinde göreceli yaşların tespitinde faydalıdır. Sürekli olarak
gökcisimlerinin çarpması sonucunda regolit oluşur.
Ay yüzeyinin oluşumunu etkileyen diğer önemli bir jeolojik süreçi
ay denizlerinin oluşumunun temelindeki volkanik etkinliktir. Procellarum KREEP
katmanında ısı üreten elementlerin toplanması sonucunda altında kalan mantonun
ısınıp sonunda kısmen eridiği düşünülmektedir. Eriyen magmanın bir kısmı yüzeye
çıkarak püskürtüldü ve Ay'ın görünen yüzünde bulunan ay denizi bazaltlarını
oluşturdu. Ay'ın bu jeolojik bölgesinde bulunan bazaltların çoğu 3,0 - 3,5
milyar yıl önce Imbrian döneminde püskürtüldü. Yine de en eski tarihlenmiş
örnekler 4,2 milyar yıla uzanırken en yeni püskürtüler yalnızca 1,2 milyar yıl
önce oluşmuştur.
Ay yüzeyinin zamanla değişiklik gösterip göstermediği konusunda
bazı anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Bazı gözlemciler kraterlerin ortaya
çıktığını ya da ortadan kaybolduğunu ya da diğer geçici fenomenlerin oluştuğunu
iddia etti. Günümüzde bu iddiaların çoğunun yanılsama olduğu ve farklı ışık
koşulları, zayıf astronomik gözlem, ya da yetersiz eski çizimler nedeniyle
oluştuğu düşünülmektedir. Yine de gaz çıkması gibi fenomenlerin ara sıra
oluştuğu ve bunların iddia edilen geçici ay fenomenlerine sebebiyet vermiş
olabileceği bilinmektedir. Geçenlerde, yaklaşık bir milyon yıl önce gazın
serbest kalması nedeniyle kabaca 3 km çaplı bir bölgenin yüzey şeklinin
değişmiş olabileceği önerilmiştir.
Aytaşları
Ay taşları iki ana kategoride incelenir; ay denizlerinde ve ay
dağlarında bulunan aytaşları. Ay dağlarında bulunan aytaşları üç takımdan
oluşur: demir anortosit takım, magnezyum takımı, ve alkali takımı. Demir
anortosit takımı taşlar hemen hemen tamamen anortit mineralden oluşmuştur ve ay
magma okyanusu üzerinde yüzerek toplanan plajiyoklâzdan geldiğine
inanılmaktadır. Radyometrik yöntemlerle demir anortositlerin yaklaşık 4,4
milyar yıl önce oluştuğu bulunmuştur.
Magnezyum ve alkali takımı aytaşları asıl olarak mafik plütonik
kayaçlardır. Tipi olarak rastlanan kayaçlar dunit, troktolit, gabbro, alkali
anortosit ve nadiren de granittir. Demir anortosit takımı aytaşlarıyla
karşılaştırıldıklarında bu takımın mafik minerallerinde görece daha yüksek
Mg/Fe oranları bulunur. Genel olarak bu kayaçlar önceden olmuş dağlık alan
aykabuğuna sonradan girmiştir ve yaklaşık 4,4-3,9 milyar yıl önce
oluşmuşlardır. Bu aytaşlarında yüksek oranda KREEP bileşeni bulunur.
Ay denizlerinde hemen hemen yalnızca bazalt bulunur. Dünya
bazaltlarına benzese de çok daha fazla demir barındırırlar ve su bazlı değişim
ürünleri barındırmazlar. Ayrıca çok miktarda titanyum da içerirler.
Astronotlar yüzeydeki tozun kar gibi hissedildiğini ve yanık barut
koktuğunu bildirmiştir. Toz asıl olarak Ay yüzeyine çarpan göktaşları nedeniyle
oluşmuş olan silikon dioksit camından (SiO2) ibarettir. Aynı zamanda kalsiyum
ve magnezyum da içerir.
Yörüngesi ve Dünya ile olan
ilişkisi
Apollo 8 görevi sırasında Ay'dan Dünya'nın görünüşü, 24 Aralık 1968.Ay,
sabit yıldızlara göre Dünya yörüngesinde her 27,3 günde bir tam tur atar. Ancak
Dünya'da kendi yörüngesinde Güneş'in çevresinde döndüğü için AY'ın evrelerinin
dönüşümü için biraz daha uzun bir zaman, 29,5 gün gerekir. Diğer gezegenlerin
uydularının aksine Ay Dünya'nın ekvator düzlemi üzerinde değil, tutulum düzlemi
yakınlarında yörüngededir. Gezegeninin boyutlarına göre Güneş Sistemi içinde en
büyük doğal uydudur. (Charon cüce gezegen Plüton'dan daha büyüktür.)
Dünya üzerinde görülen gelgit etkilerinin çoğu Ay'ın kütleçekim
alanı nedeniyle oluşmaktadır, Güneş'in etkisi çok azdır. Gelgit etkileri
nedeniyle Dünya ie Ay arasındaki ortalama uzaklık her yüzyılda 3,8 m
artmaktadır. Açısal momentumun korunumu nedeniyle Ay'ın yarı büyük ekseninin
artmasıyla birlikte Dünya'nın dönüşü yüzyılda 0,002 saniye kadar
yavaşlamaktadır.
Dünya ve Ay sistemi bazen gezegen-uydu sistemi olarak değil de
çifte gezegen sistemi olarak değerlendirilir. Bunun nedeni Ay'ın çevresinde
döndüğü gezegene göre oldukça büyük olan boyutlarıdır. Ay'ın çapı Dünya'nın
dörtte biri, kütlesi de 1/81'idir. Ancak sistemin ortka kütle merkezi
yeryüzünün 1.700 km. yani Dünya yarıçapının dörtte biri kadar altında olması
nedeniyle bu görüş bazıları tarafından eleştirilmektedir. Ay yüzeyi Dünya'nın
onda birinden azdır ve Dünya'nın kara alanının yaklaşık dörtte biri kadardır.
1997'de asteroit 3753 Cruithne'nin Dünya ile bağlantılı olağandışı
bir atnalı yörünge üzerinde olduğu bulundu. Ancak gökbilimciler bu asteroiti
Dünya'nın ikinci doğal uydusu olarak kabul etmemektedir çünkü yörüngesi uzun
dönemde kararlı değildir. Daha sonra Cruithne ile benzer yörüngede bulunan
Dünya'ya yakın üç asteroit daha bulunmuştur: (54509) 2000 PH5, (85770) 1998 UP1
ve 2002 AA29.
Dünya ve Ay'ın görece boyutları ve aralarındaki uzaklık, ışığın
yolculuk zamanıyla birlikte ölçekli olarak gösterilmiştir. Dünya ile Ay
arasında ortalama yörünge uzaklığında ışığın yüzeyden yüzeye ulaşması için
geçen süre 1,255 saniyedir. Dünya ile Ay sisteminin boyutları Güneş'e göre ışık
yolculuk zamanı ile kıyaslanabilir. Güneş'in ışıkküresinden Dünya yüzeyine ışık
8,28 dakikada ulaşır. Gelgit Dünya üzerinde okyanuslarda görülen gelgit Ay
kütleçekiminin etkisiyle oluşur. Kütleçekimsel gelgit kuvvetlerinin oluşmasının
sebebi Dünya'nın Ay karşısında bulunan yüzünün merkezine ve arka yüzüne göre
Ay'ın kütleçekiminden daha fazla etkilenmesidir. Kütleçekimsel gelgit,
okyanusları Dünya'nın merkezinde olduğu bir elips şekline esnetir. Bunun etkisi
birisi Ay'a doğru bakan yüzde, diğeri de bunun zıt yüzünde oluşan tümsek yani
deniz seviyesinin yükselmesi olarak görülür. Dünya kendi ekseni etrafında
dönerken bu iki tümsek de Dünya çevresinde bir günde döndüğü için okyanus
suları sürekli olarak hareket eden bu iki tümseğe doğru akar. Bu iki tümseğin
ve onlara doğru giden büyük okyanus akıntılarının etkisi; Dünya'nın dönüşü
nedeniyle okyanus tabanlarında oluşan suyun sürtünme etkisi, su hareketinin
eylemsizliği, karaya yaklaştıkça sığlaşan okyanus tabanları ve değişik okyanus
tabanları arasındaki salınımlar gibi nedenlerle daha da büyür.
Ay ile okyanuslar arasındaki kütleçekimsel bağ Ay'ın yörüngesini
etkiler. Ay'dan bakıldığında gelgit tümsekleri Dünya'nın dönüşüyle ileriye
doğru taşındığından doğrudan Ay'ın karşısında değildir. Kütleçekimsel eşleşme
Dünya'nın dönüşünden kinetik enerji ve açısal momentumu emer. Buna karşın Ay'ın
yörüngesine açısal momentum eklenir. Bu da Ay'ı daha uzun periyotlu daha yüksek
bir yörüngeye iter. Bunun sonucunda da her yıl iki gökcismi arasında ki
ortalama uzaklık 3,8 cm. artar. Dünya ile Ay arasındaki gelgit etkilerin
önemsiz hâle gelene kadar Ay yavaş yavaş uzaklaşmaya devam edecektir, ve bu
durumda yörüngesi kararlı olacaktır.
Gözlemsel etkiler ve
bulgular
Ay ve Güneş Tutulmaları
1999 güneş tutulması
21 Şubat 2008 Ay tutulmasıGüneş, Dünya ve Ay aynı çizgi üzerinde
sıralanınca, bu durum Dünya'da Ay ve Güneş tutulması olarak gözlenir. Güneş
tutulması yeni ay evresinde, Ay Güneş ile Dünya'nın arasında iken oluşur. Buna
karşın Ay tutulması dolunay evresinde Dünya Güneş ile Ay'ın arasında olduğunda
oluşur.
Ay'ın yörüngesinin Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesine
nazaran yaklaşık 5° eğik olması nedeniyle her yeni ay ve dolunayda tutulmalar
olmaz. Bir tutulmanın olması için Ay'ın her iki yörünge düzleminin kesişimine
yakın bir yerde olması gerekir.
Ay ve Güneş tutulmalarının zamanlamaları yaklaşık 6.585,3 günlük
(18 yıl 11 gün 8 saat) bir periyota sahip olan ve Babilliler zamanında bulunan
Saros çevrimi ile belirlenebilir.
Ay'ın ve Güneş'in Dünya'dan görülen açısal çapları değişimlerle
üstüste gelebildiği için hem tam hem de yarım güneş tutulması oluşabilmektedir.
Tam güneş tutulmasında Ay Güneş diskini tamamen kapatır ve güneş koronası
çıplak gözle görünür hâle gelir. Ay ile Dünya arasındaki uzaklık zamanla az da
olsa arttığı için Ay'ın açısal çapı azalmaktadır. Bu yüzlerce milyon yıl önce
Ay'ın tutulmalarda Güneş'in açısal çapı da değişmezse Ay artık Güneş diskini
tamamen örtemeyecek ve yalnızca yarım tutulma oluşacaktır.
Tutulma ile ilgili bir başka fenomen "örtülme"dir. Ay
sürekli olarak gökyüzünde 1/2 derece genişliğinde dairesel bir alanı kaplar.
Parlak bir yıldız ya da gezegen Ay'ın arkasından geçerse örtülür yani gözden
kaybolur. Güneş tutulması Güneş'in örtülmesidir. Ay Dünya'ya yakın olduğu için
tek tek yıldızların örtülmesi aynı zamanda ve her yerden görülemez. Ay
yörüngesinin yalpalaması sonucu her yıl farklı yıldızlar örtülür.
En son ay tutulması 20 Şubat 2008'de olan tam tutulmadır. Güney
Amerika ve Kuzey Amerika'nın çoğu yerinden 20 Şubat'ta gözlemlenen tutulma Batı
Avrupa, Afrika ve Batı Asya'dan 21 Şubat'ta gözlemlenmiştir. Güney Amerika ile
Antarktika'nın bazı bölümlerinden gözlemlenen 1 Ağustos 2008'den sonraki güneş
tutulması 15 Ocak 2010'dadır.
Gözlemsel bulgular En parlak
olduğu dolunay evresinde Ay'ın görünür kadir derecesi yaklaşık -12,6'dır.
Kıyaslanacak olursa Güneş'in görünen kadir derecesi -26,8'dir. Ay'ın dördün
evrelerinde parlaklığı dolunay evresindeki parlaklığının yarısı değil ancak
onda biridir. Bunun nedeni Ay yüzeyinin mükemmel bir Lambert yansıtıcısı
değildir. Dolunay iken gözlemcinin arkasından gelen ışık nedeniyle olduğundan
parlak görünen Ay diğer evrelerde yüzeye düşen gölgeler nedeniyle yansıtılan
ışığın miktarı azalır.
Ay ufka yakınken daha büyük olarak görünür. Bu tamamen psikolojik
bir etkidir. Aslında Ay ufka yakın iken gökyüzünde en yüksek olduğu
konumundakinden yaklaşık 1,5 daha küçüktür.
Ay düşük albedosuna rağmen gökyüzünde oldukça parlak bir gökcismi
olarak görünür. Ay Güneş Sistemi'nde bulunan en kötü yansıtıcıdır ve üzerine
düşen ışığın yalnızca %7'sini yansıtır. Bu oran bir parça kömürün yansıtma
oranı ile hemen hemen aynıdır.
Ay çevresinde görünen hâleGörsel sistemlerde renk istikrarı bir
nesnenin rengiyle etrafındakilerin rengi arasındaki ilişkiyi ayarlar,
dolayısıyla da görece karanlık olan gökyüzünde Güneş'in aydınlattığı Ay parlak
bir nesne olarak algılanır.
Ay'ın gün içinde ulaştığı en yüksek nokta değişiklik gösterir ve
Güneş ile aynı sınırlarda dolaşır. Ayrıca Dünya üzerindeki mevsime ve Ay'ın
evrelerine göre değişir. Kış mevsiminde dolunayda en yüksek noktaya ulaşır.
Ayrıca 18,6 yıllık düğüm çevriminin de etkisi vardır. Ay yörüngesinin yükselen
düğüm noktası ilkbahar noktasındaysa ay yükselimi 28° kadar yükselebilir. Bunun
sonucunda 28 derece enlemlere kadar Ay tepe noktasına çıkar. Yaklaşık dokuz yıl
kadar sonra yükselim yalnızca 18° kuzey ve güney enlemlere ulaşacaktır. Ayçanın
yönü de gözlem noktasının enlemine bağlıdır. Ekvator'a yakın yerlerde bir
gözlemci Ay'ı sandal gibi görebilir.
Güneş gibi Ay'da bazı atmosferik etkilere neden olabilir. Bunların
arasında 22°'lik hâle halkası ve ince bulutlar arasından görünen daha küçük
korona halkaları sayılabilir.
Gözlem ve keşiflerin tarihi
İlk dönem gözlemler M.Ö. 5.yy'da Babilli gözlemcilerin Ay'ın
döngülerini incelediğini, Hindistan'da benzer bulguların varlığını, Çinli Shi
Shen'in M.Ö. 4.yy'da Ay ve Güneş tutulmalarının tarihlerini hesaplama yöntemi
geliştirdiğini biliyoruz.
M.Ö. 4.yy'da Aristo; yanlış da olsa uzun bir süre çok etkili olan
evren açıklamasında, Ay'ın dört temel eleman (toprak, su, hava ve ateş)
arasındaki sınır bölgede yer aldığını öne sürdü. Öte yandan, Seleucus ve
Aristarchus (M.Ö. 2. yy.) ile Ptolemy (M.S. 90–168) Aristocu anlayışı çürüten
gözlem ve hesaplamalar sundular.
Orta Çağ Avrupası için "gökbilim"den söz etmek zordur ve
dönemin bilgisi gözlemden çok dinî inanışların etkisi altındaydı. Ay'ın tam bir
yuvarlak ve yüzeyinin pürüzsüz olduğu da bu inanışlar arasındaydı.
Teleskobun keşfi ve bilimlerde yaşanan yaklaşık eşzamanlı
paradigma değişimi, Ay gözleminde bir dönüm noktası olmuştur. Galileo Galilei
1609'da yayımladığı kitabı Sidereus Nuncius; Ay yüzündeki dağları ve kraterleri
gösteren ilk teleskobik çizimlerden bazılarını içeriyordu. Ardından Ay'ın teleskobik
haritalanması başladı: 17.yy'ın devamında Giovanni Battista Riccioli ve
Francesco Maria Grimaldi; Ay'ın yüzey unsurlarını bugün adlandırırken
kullanılan sistemin temellerini attılar. Wilhelm Beer ve Johann Heinrich
Mädler'in kitapları Mappa Selenographica (1834-6) ve Der Mond (1837); binden
fazla dağ dahil olmak üzere Ay'daki yüzey unsurlarını, yeryüzündeki coğrafya
için mümkün olan hassasiyetle tanımladı.
Öncü keşifler dönemi
(1958-1980) Soğuk Savaş ile kaynaklanan Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki
uzay yarışı; Ay üzerindeki ilginin giderek artmasına neden oldu. Fırlatıcı
yetenekleri izin verir vermez hem alçak uçuş hem de çarpma/iniş görevleri için
insansız sondalar, uzaya gönderildi. Sovyetler Birliği'nin Luna programı Ay
yüzüne insansız uzay araçları ile ulaşmayı başaran ilk program olmuştur.
Yerçekimini yenip Ay'ın yanından geçmeyi başarabilen ilk insan yapımı nesne
Luna 1 uzay sondası olmuştur. 1959 yılında Ay yüzüne çarpan ilk insan yapımı
nesne Luna 2, ve Ay'ın öteki yüzünün fotoğraflarını çeken ilk uydu da Luna 3
olmuştur. 1966 yılında Ay yüzeyine başarılı bir yumuşak iniş yapan ilk uzay
aracı Luna 9 ve Ay yörüngesine giren ilk uzay aracı da Luna 10 olmuştur. Ay
yüzeyinden örnekler üç Luna uçuşu (Luna 16, Luna 20, ve Luna 24) ile Apollo 11'den
Apollo 17'ye kadar (Apollo 13 hariç) Apollo görevleri ile Dünya'ya
getirilmiştir.
Ay yüzeyine 1969 yılında ilk insanların inmesi, uzay yarışının
doruk noktasını oluşturmuştur. Neil Armstrong, ABD uçuşu Apollo 11'in komutanı
olarak Ay'da yürüyen ilk insan oldu. Ay'da ilk adımını 21 Temmuz 1969 tarihinde
saat 02:56'da (UTC) attı. 1960'ların başında özellikle yüzel erime kimyası ve
atmosfere yeniden giriş konularında olduğu gibi önemli teknolojik gelişmeler;
Ay yüzeyine iniş ve geri dönüşü mümkün kılmıştır.
Apollo uçuşlarının tamamında bilimsel ölçüm aletleri, Ay yüzeyine
yerleştirildi. Uzun süreli ALSEP (İngilizce: Apollo lunar surface experiment
package - Apollo ay yüzeyi deney paketi) istasyonları Apollo 12, 14, 15, 16, ve
17 iniş sahalarına yerleştirildi. Apollo 11 uçuşuyla EASEP (İngilizce: Early
Apollo Scientific Experiments Package - Erken Apollo bilimsel deney paketi) adı
verilen geçici istasyon yerleştirilmiştir. ALSEP istasyonlarında ısı akış
sondaları, sismometreler, manyetometreler, ve küp köşeli retroreflektörler
bulunmaktaydı. Bütçe sorunları sebebiyle 30 Eylül 1977'de Dünya'ya bilgi
iletimi kesilmiştir. Ay laser mesafe ölçüm araçları pasif ekipmanlar olduğu
için hâlâ kullanılmaktadır. Dünya üzerindeki istasyonlardan yönetilen ölçümler
sonucu birkaç santimetrelik hassasiyetle ay çekirdeğinin boyutları
belirlenebilmektedir.
14 Aralık 1972'de Apollo 17 uçuşunun bir parçası olarak Ay
üzerinde yürüyen Eugene Cernan'dan beri başka bir insan Ay üzerinde
yürümemiştir.
20 Temmuz 1969'da ilk Ay üzerine iniş sırasında Neil Armstrong
tarafından fotoğrafı çekilen astronot Buzz Aldrin.1960'ların ortasından
1970'lerin ortasına kadar Ay yüzüne ulaşan yaklaşık 65 farklı uçuş görevi
yapılmıştır. Bunların sonuncusu, 1976 yılındaki Luna 24'tür. Bunları yalnızca
18'i kontrollü olarak Ay yüzeyine inmiş, dokuzu geriye dönerek ay taşı
örnekleri getirmiştir. Daha sonra ise Sovyetler Birliği, Venüs ve uzay
istasyonlarına ilgisini çevirirken ABD, Mars ve ötesi ile ilgilenmeye başladı.
Yakın dönem, 1980 sonrası
Özellikle 1990'lardan itibaren Ay'a yönelik ilgi tekrar canlandı
ve projeler arttı.
1990 yılında Japonya Hiten uzay aracını Ay yörüngesine oturtarak
bunu başaran üçüncü ülke oldu. Uzay aracı Hagormo adlı küçük bir sondayı
yörüngede bıraktı ama vericinin arıza yapması nedeniyle uçuş görevinden
bilimsel olarak daha fazla yararlanılamadı.
ABD projeleri 1994 yılında
Clementine uçuş görevini gönderen ABD tekrar Ay ile ilgilenmeye başladı. Bu
görev ile birlikte Ay'ın ilk küresel topoğrafik haritası ve ay yüzeyinin ilk
multispektral görselleri elde edildi. Bunu 1998 yılındaki Lunar Prospector uçuş
görevi izledi. Lunar Prospector 'da bulunan nötron spektrometresi ay
kutuplarında hidrojen oranının görece yüksekliğini gösterdi. Bunun nedeni olarak
sürekli olarak gölge altında kalan kraterlerdeki regolitin üst birkaç
metresinde su buzu var olabileceği düşünüldü.
14 Ocak 2004'te ABD Başkanı George W. Bush 2020 yılından itibaren
Ay'a insanlı uçuşların yapılmasını öngören bir plan yapılmasını istedi.
NASA'nın Ay Arayışları (Lunar Quest) çatısı altında topladığı, Ay
yörüngesinde (örneğin Haziran 2009'da fırlatılan LRC, Lunar Reconnaissance
Orbiter) ve yüzeyinde (örneğin Ay'ın sürekli karanlık güney kutbunda su buzu
varlığını aramayı amaçlayan LCROSS) çeşitli programları vardır. NASA, ay
kutuplarından birinde kalıcı bir üssün kuruluşunu da planlamaktadır.
Avrupa projeleri Avrupa
uzay aracı Smart 1 27 Eylül 2003'de fırlatıldı ve 15 Kasım 2004'den 3 Eylül
2006'ya kadar Ay yörüngesinde kaldı.
Japonya projeleri
Japan Aerospace Exploration Agency (Japon Uzay Araştırma Ajansı)
14 Eylül 2007'de High Definition kamera ve iki küçük uydu ile donatılmış olan
SELENE adlı uzay aracını fırlattı. Uçuşun bir yıl sürmesi beklenmektedir.
Çin projeleri
Çin Halk Cumhuriyeti Ay araştırmaları için istekli olduklarını
Chang'e programını başlatarak gösterdi. İlk uzay aracı Chang'e-1 24 Ekim
2007'de fırlatıldı.
Hindistan projeleri
Hindistan, Şubat 2008'de Chandrayaan I ve bunu takip edecek olan
2010 ya da 2011'de Chandrayaan II ile değişik insansız uçuş yapma niyetindedir.
Bu ikinci uçuşta robotik bir ay aracı da planlanmaktadır. Hindistan aynı
zamanda 2030 yılında Ay'a insanlı bir uçuş yapmak istediğini de belirtmiştir.
Rusya projeleri
Rusya da dondurulmuş olan Luna-Glob projesine tekrar başlamayı ve
2012 'de Ay yüzeyine iniş yapmayı düşünmektedir.
Özel girişimler
13 Eylül 2007'de duyurulan Google Lunar X Prize (Google Ay X
Ödülü) özel sektör tarafından finanse edilen Ay araştırmalarını artırmayı amaçlamaktadır.
X Ödülü Vakfı, Ay üzerine robotik bir ay aracı gönderebilecek olan ve diğer
bazı kriterlere uyacak olan herhangi bir kişiye 20 milyon dolar önermektedir.
Ay'a İnen Uzay Araçları
Uzay Aracının Adı Fırlatılış Tarihi Bilgi
Luna 2 12 Eylül 1959 Ay yüzeyine iniş yapan ilk araç. (Çarparak
inebilmiştir)
Ranger 7 28 Temmuz 1964 Ay'dan görüntü alan ilk araç.
Ranger 8 17 Şubat 1965 Ay'dan görüntü aldı.
Ranger 9 21 Mart 1965 Ay yüzeyinin dağlık bölgeleri görüntülendi.
Luna 9 31 Ocak 1966 Ay'a yumuşak iniş yapan ilk araç, görüntüler
aldı.
Surveyor 1 30 Mayıs 1966 Ay'a yumuşak iniş yapan ilk ABD aracı,
görüntüler aldı.
Luna 13 21 Aralık 1966 Ay toprağının sertliğinin incelenmesi.
Surveyor 3 17 Nisan 1967 Ay yüzeyinde ilk kez çukur kazıldı.
Surveyor 5 8 Eylül 1967 Ay denizlerinin toprağı ilk kez incelendi.
Surveyor 6 7 Kasım 1967 Ay denizlerinin toprağı ilk kez incelendi.
Surveyor 7 7 Ocak 1968 Ay'daki dağlık bölgelere yumuşak iniş yapan
ilk araç
Apollo 11 16 Temmuz1969 Ay'a insanlı ilk iniş (Sessizlik Denizi'ne
inildi)
Apollo 12 14 Kasım 1969 İnsansız bir uzay aracının (Surveyor 3)
yakınına insanlı ilk iniş
Luna 16 12 Eylül 1970 Ay'dan toprak örnekleri getiren ilk araç
Luna 17 10 Kasım 1970 Ay'a bir taşıt (Lunahod 1) indiren insansız
ilk araç
Apollo 14 31 Ocak 1971 Ay'da dağlık bölgeye (Fra Mauro) insanlı
ilk iniş
Apollo 15 26 Temmuz 1971 Ay yüzeyinde taşıtın ilk kez kullanılması
Luna 20 14 Şubat 1972 Ay'ın dağlık bölgelerinden toprak örnekleri
alındı
Apollo 16 16 Nisan 1972 Ay'ın dağlık bölgelerinde ilk kez taşıtın
kullanılması
Apollo 17 7 Aralık 1972 Ay'ın dağlık bölgelerinde ilk kez taşıtın
kullanılması
Luna 21 8 Ocak 1973 Luna 20 ile aynı görev
Luna 24 9 Ağustos 1976 Luna 20 ile aynı görev
İnsan kavrayışı
Johannes Hevelius'un Ay haritası (1647)Ay birçok sanat ve edebiyat
eserine konu olmuş ve sayısız başkalarına da ilhâm kaynağı olmuştur. Görsel
sanatlar, sahne sanatları, şiir, yazın ve müzik için bir motif oluşturur.
İrlanda'da Knowth'da bulunan 5.000 yıllık kaya üzerinde kazılı bulunan ve Ay'ı
tasvir ettiği düşünülen eser keşfedilen en eski eserdir. Birçok tarihöncesi ve
antik kültürde Ay'ın tanrı olduğuna ve diğer doğaüstü fenomenlerin kaynağı
olduğuna inanılırdı. Ay üzerindeki astrolojik görüşler günümüzde de yaygındır.
Batı uygarlığında Ay hakkında bilimsel açıklama getiren ilk kişi
Yunan filozof Anaxagoras olmuştur. Anaxagoras Güneş ve Ay'ın dev küresel
kayalar olduğunu ve Ay'ın Güneş'in ışığını yansıttığını öne sürmüştür. Gökyüzü
hakkında tanrıtanımaz görüşleri tutuklanmasına ve sürgüne gönderilmesine neden
olmuştur.
Aristo'nun evren tanımında Ay değişken elementler (toprak, su,
hava ve ateş) alanı ile Eter'in ölümsüz yıldızları arasındaki sınırı oluşturur.
Bu ayrım yüzyıllar boyunca fiziğin bir parçasını oluşturmuştur.
Ay , Venüs kuşağına karşı.Orta Çağ'a gelindiğinde, teleskobun
keşfinden önce bir çok kişi Ay'ın bir küre olduğunu kabul etti ancak
"tamamen pürüzsüz" olduğuna inanılıyordu. 1609'da, Galileo Galilei,
Siderus Nuncius adlı kitabında Ay'ın ilk teleskobik çizimlerini yayımladı ve ay
yüzeyinin pürüzsüz olmadığını, dağlar ve kraterlerden oluştuğunu yazdı. Daha
sonra 17. yüzyılda Giovanni Battista Riccioli ve Francesco Maria Grimaldi Ay'ın
bir haritasını çizerek bir çok kratere günümüzde bilinen adlarını verdi.
Haritalarda Ay yüzeyinin karanlık bölümleri maria ya da denizler
ve açık bölümleri terrae ya da kıtalar olarak belirtilmiştir.
Ay üzerinde bitki örtüsünün varlığı ve yaşam olabileceği düşüncesi
19. yüzyılın başlarına kadar önemli gökbilimciler tarafından bile dikkate
alınmıştır. Parlak yüksek bölgeler ile koyu denizler arasındaki kontrast
değişik kültürler tarafında Ay'daki adam, tavşan, buffalo ve bunun gibi çeşitli
modellemelere yol açmıştır.
1835'te Büyük Ay Aldatmacası birçok insanı Ay üzerinde egzotik
hayvanların yaşadığına inandırmıştır. Hemen hemen aynı zamanlarda (1834–1836
arasında) Wilhelm Beer ve Johann Heinrich Mädler dört ciltlik Mappa
Selenographica 'yı ve 1837'de Der Mond adlı kitabı yayımlamaktaydı. Bu eserler
Ay üzerinde su ve atmosfer olmadığını belirtiyordu.
Ay'ın öteki yüzü 1959'da Luna 3 uzay sondası fırlatılana kadar
bilinmiyordu. 1960'larda Lunar Orbiter programı tarafından haritası
çıkarılmıştır.
Yasal durumu
Her ne kadar 1959 yılında Luna 2 ve bunu izleyen diğer inişlerde
bir çok Sovyetler Birliği bayrağı ile ABD bayrağı Ay yüzüne sembolik olarak
dikilmişse de günümüzde Ay yüzeyi üzerinde hiçbir ulus hak iddia etmemektedir.
Rusya ve ABD Ay'ı uluslararası sular ile aynı statüye koyan (res communis) Dış
Uzay Anlaşması'nın taraflarıdır. Bu anlaşma aynı zamanda Ay'ın yalnızca
barışçıl amaçlar için kulllanılmasını emreder ve askerî üsler ile kitle imha
silahlarını yasaklar.
Ay kaynaklarının herhangi bir ülke tarafından tek başına
kullanılmasını kısıtlayan ikinci bir anlaşma olarak Ay Anlaşması önerilmiştir
ama uzay yolculuğuna çıkabilen ülkelerden hiçbiri bu anlaşmayı imzalamamıştır.
Çeşitli kişiler Ay üzerinde tamamen ya da kısmen hak iddia etse de bunlar
dikkate alınmamıştır.